Ekonomi

BBVA: Türkiye’de sıkı para politikası istikrarın anahtarı

BBVA, Türkiye ekonomisine ilişkin son raporunda TCMB’nin sıkı para politikasının kritik önem taşıdığını vurgularken, büyüme tahminini yukarı revize etti.

BBVA, yayımladığı Eylül 2025 Türkiye Ekonomik Görünüm Raporu’nda, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) uyguladığı sıkı para politikasının kısa vadede dezenflasyon süreci açısından temel önemde olduğunu vurguladı. Raporda, güçlü rezerv yapısı ve yüksek reel faiz seviyelerinin, piyasalarda oluşabilecek dalgalanmalara karşı koruyucu bir rol üstlenebileceği ifade edildi.

2025 büyüme tahmini yukarı revize edildi

Yılın ikinci çeyreğinde açıklanan beklentilerin üzerinde gelen büyüme verileri sonrası BBVA, Türkiye için 2025 GSYH artış tahminini %3,5-4 bandına yükseltti. Banka, bu ivmenin 2026’ya da yansıyabileceğini belirtse de, gelecek yıl için %4 büyüme öngörüsünü değiştirmedi.

Faiz indirimlerinde temkinli adımlar

TCMB’nin önümüzdeki dönemde faiz indirimlerini sürdüreceği öngörülürken, BBVA bu sürecin daha yavaş ilerleyeceğini ve makro ihtiyati önlemlerle destekleneceğini belirtti. Tahminlere göre politika faizi 2025 sonunda %36,5, 2026 sonunda ise %30 seviyesine inebilir.

Enflasyon düşüşünde kademeli seyir

BBVA, 2025 yıl sonu enflasyon tahminini %30’da korurken, 2026 için beklentisini %21’den %23’e çıkardı. Revizyonun gerekçesi olarak hizmet sektöründeki fiyat katılığı ve 2026 başında beklenen idari fiyat ayarlamaları gösterildi. Raporda, 2026’nın ilk çeyreğinde aylık enflasyonun %2’nin üzerinde seyretmesinin muhtemel olduğu kaydedildi.

Kur projeksiyonları sabit kaldı

Döviz piyasasına ilişkin öngörülerde değişikliğe gidilmedi. Banka, dolar/TL’nin 2025 sonunda 45, 2026 sonunda ise 52 seviyesinde olmasını bekliyor. Ayrıca 2026 için sınırlı bir reel değerlenme varsayımı korunuyor.

Riskler ağırlıklı olarak aşağı yönlü

BBVA, ekonomik görünümdeki risklerin daha çok aşağı yönlü olduğuna dikkat çekti. Politika bileşiminin başarısının büyüme, enflasyon ve döviz kurları üzerinde belirleyici olacağına işaret eden raporda; küresel finansal dalgalanmalar, gelişen piyasalara yönelik yatırım iştahındaki zayıflama, ABD’de Trump yönetiminin Avrupa politikaları ve Türkiye’deki siyasi belirsizliklerin önümüzdeki dönemde risk unsuru olmaya devam edeceği değerlendirildi.